Önce tarama demiştik fakat, maalesef toplumun büyük bir yüzdesi halen kontrol ve tarama amacıyla doktora gitmemektedir. Bu kişiler belli şikayetleri olunca doktorlara başvurmaktadırlar. Peki serviks kanserinin belirtileri nelerdir? İlişki sonrası kanama, iki adet arasında sebebi bilinmeyen kanamalar, ciddi kasık ve kalçaya vuran ağrılar, menopoz sonrasında meydana gelen kanamalar, ilaç tedavilerine rağmen geçmeyen kötü kokulu kanla karışık akıntılar… Bu tip şikayetleri olan kadınların, zaman geçirmeden derhal bir kadın doğumcuya, tercihan daha ziyade bu işlerle uğraşan jinekologlara veya jinekolog onkologlara başvurmaları gerekmektedir. Serviks muayenesi ve şüpheli görüldüğünde alınacak olan parçanın (biyopsi) patolojiye gönderilmesi gerekir.
Gerek tarama ve tanı testleri sonrasında, gerekse serviksten alınan veya dökülen parçaların patoloji laboratuarına gönderilmesi sonrasında gelen patoloji raporunda KARSİNOM tanısının olması rahim ağzı (serviks) kanseri tanısı koydurur. Artık kanser durumu oluşmuştur. Tersiyer (üçüncül) koruma veya tedavi zamanını geçirmediysek şanslı kanser hastalarından sayılabiliriz. Yani ERKEN EVREde yakalanmış kanser hastalığı olması ve erken müdahale edilme durumu tersiyer koruma veya tedavidir. Bu tedaviyi kesinlikle jinekolog onkologlar üstlenmelidir.
Tarama sonucunda yakalanan hastaların çoğunluğu erken evrededir. Ancak takipsiz olup hayatının bir döneminde rastlantısal olarak yakalanan veya şikayetler ortaya çıktığı zaman tanı konulan hastalar genelde ileri evrededir. Pekala erken evre veya ileri evre nasıl anlaşılır? Biyopsi sonucu olarak kanser çıkan olgular mutlaka bu işle uğraşan tecrübeli eller tarafından muayene edilmelidir. Çünkü serviks kanserinin tanısı tamamen klinik olarak yani muayene yöntemi ile konulur. Çekilen MR, CT, PET gibi teknikler hastalığın evresinin belirlenmesi ve tedavi planının yapılması için tamamen yardımcı yöntemlerdir. Muayene ile kanser dokusunun çevre dokulara ne kadar yayıldığı, kanserin evresini ve ameliyat planını ya da ameliyatın ne zaman daha uygun olabileceği belirlenir.
Çevre dokulara yayılmamış, 4 cm’den küçük, sadece servikste bulunan serviks kanserleri erken evre olarak düşünülebilir. Ameliyatla tedavi başlayabilir. Ancak uzak bölgelere olmasa da çevre dokulara yayılımı başlamış olan kanser olgularında öncelikli tedavi ışın tedavisidir (radyoterapi). Kemoterapi eklenmesi veya akabinde ameliyat edilip edilmeyeceği, hastalığın ve hastanın durumuna göre tekrar değerlendirilir. Erken evrede yakalanmış olan olgularda ise hemen ameliyata geçilir. Jinekolog onkologlar tarafından bu ameliyatlar gerçekleştirilir. Önce lenf bezlerinin çıkartılması, lenf bezlerinden ameliyat esnasında çalışılan frozen (patologların hemen ameliyat esnasında dokuları boyayıp değerlendirmesi) sırasında lenf bezlerinde tümör yoksa, genişletilmiş rahim çıkarma ameliyatı uygulanır. Patoloji sonucu erken evre olarak rapor edilmiş ve tümörün saldırganlığı az ise, tedavi burada biter ve takip başlar. Aksi takdirde ek tedavi modaliteleri uygulanır.