Skip to Content

Kategori: Tarama Yöntemleri

Rahim kanseri…

Bir önceki yazımızda düzensiz ve menopoz sonrası kanamalardan bahsetmiştik. Menopoz sonrası rahimin içinden gelen anormal kanamaların %15-20’sinin rahim kanserinin belirtisi olacağından söz ettik. Bu şikayeti olan kişilerin, kesinlikle ihmal etmeden, bir uzmana başvurmaları gerekmektedir. Bununla beraber mutlaka ultrasonografi ile değerlendirilerek, gerekirse rahim içinden örnek alınması önemlidir. Zira bu örnek olmadan başlanacak olan herhangi bir ilaç tedavisi kesinlikle YANLIŞTIR…

Rahim kanserinin ilk belirtisi menopoz sonrası kanamalardır. Böyle bir kanamadan sonra tanı jinekolojik muayene ve sonrasında, gerek poliklinik şartlarında gerekse ameliyathanede, rahimin içinden parça alınması (endometrial biyopsi) ile konulur. Bu işlem yapılmadan MR, Tomografi ve bunun gibi görüntüleme yöntemleri asla bu tanıyı koydurmaz.

Biyopsi yapıldıktan sonra tanı olarak rahim kanseri (Endometrium) tanısı konulduğunda paniğe kapılmamak gerekir. Nedeni erken evre olma ihtimalinin yüksek olduğudur. Bunun için ultrasonografi veya MR evresi açısından yardımcı olabilir. Ancak yine de ameliyat olmadan evre söylemek mümkün değildir. Hastalığın gidişatı, ek tedavi gereksinimi olup olmaması ve beklenen yaşam süresi; hastalığın evresi (stage), derecesi (grade), tümörün tipi (endometrioid veya non-endometroid), büyüklüğü, lenf nodlarının tutulumuna göre söylenilebilir.

Pekala bunun tedavi şeması (algoritması) nedir?

Biyopsi sonucunda rahim kanseri gelen hastaların eğer anestezi almasında ve ameliyat olmasında sakıncalı bir durumu yoksa, acilen jinekolojik onkoloji ile ilgilenen bir hekime başvurması ve ameliyat olması gerekir. Ameliyat esnasında öncelikle karın açılıp içeriye bakılır ve içeride tümör yoksa rahim ve yumurtalıklar alınır (TAH+BSO). Ameliyat esnasında rahimin içi patolog tarafından açılır, tümörün tipi, derecesi, yaygınlığı, büyüklüğü hakkında cerraha bilgi verir. Eğer çok erken evre ise ameliyat tamamlanmış olur. Bunun haricindeki tüm durumlarda kasık ve karın bölgesindeki lenf bezleri temizlenir (pelvik ve paraaortik lenfadenektomi). Karın içerisinde başka bir yerde tümör yoksa operasyon sonlandırılır. Çıkartılan dokuların tamamı patolojiye gönderilir ve nihayi sonuç beklenir. Bu süre zarfında da hasta ameliyat sonrası nekahat dönemindedir. Yara iyileşme süreci tamamlanır. Patoloji sonucu geldikten sonra hastalığın evresi ve derecesi, tümörün özellikleri ve nereleri tuttuğu belli olur.

Erken evrelerde ek bir tedavi olan ışın tedavisi (radyoterapi) veya ilaç tedavisine (kemoterapi) ihtiyaç duyulmayabilirken; ilerlemiş evrelerde öncelikle radyoterapi olmak üzere, radyoterapiye ek olarak kemoterapi veya sadece kemoterapi uygulanması gerekebilir. Bu tedaviler bittikten sonra ilk 2 yıl 3 ayda bir, 3.yılda 4 ayda bir, 4. ve 5. Yıllarda 6 ayda bir kontrollere gitmek gerekir.

Devamını Oku

Polikistik Over Hastalığı

Değerli okurlar… Bir önceki yazımızda kısaca yumurtalık kistlerinden bahsetmiştik. Yumurtalık tümörlerine geçmeden önce iki önemli hastalığı irdeleyeceğimizi söyledik. Biri Polikistik Over (PCO) Hastalığı, diğeri ise Endometrioma yani çukulata kisti idi. Bu yazımızda kısaca polikistik over hastalığına değineceğiz…

Genelde genç yaşta ortaya çıkan ve yumurtalıkların çalışmasındaki bozukların sebep olduğu bir durumdur. Her ay düzenli olarak büyüyen yumurtalık kistleri, aralarında bir tanesi seçildikten sonra küçülmeye başlar. Seçilen yumurta kisti büyür ve adet döneminin ortasında çatlayarak içindeki olgunlaşan yumurta atılır. İşte PCO hastalığında bu büyüyecek olan tek kist seçilemeyebilir ve bütün küçük kistçikler yumurtalık etrafında bir zincir oluşturacak şekilde sıralanır. Bu küçük kistçiklerden de erkeklik hormonları normalden fazla salgılanmaya başlar. Dolayısıyle bu hastalığı olan kadınlarda, adetlerin seyrek görülmesi ya da uzun süre görülememesi, kıllanmada artış veya sivilcelenme meydana gelebilir. Olayın temelindeki mekanizmanın da kan şekeri düzeyinin ayarlanmasında etkili olan insülin hormonunun bozuk çalışması olarak tanımlayabileceğimiz insülin direnci olduğu söylenmektedir. Yani, bu hastalığı olan kadınlarda obesite denilen kilo fazlalığı da görülebilir. Bu hastaların çoğunluğunda infertilite denilen gebe kalamama problemlerine de sıkça rastlanır.

Bir de PCO Sendromu vardır. Seyrek adet görme, erkeklik hormonlarında artış ve ultrasonografide PCO görünümü olması bu sendromun tanısını koymada 3 klinik yansımadır. Bu 3 bulgunun herhangi 2 tanesinin hastada bulunması PCO Sendromu tanısını koydurur.

Acaba PCO hastalığı ya da sendromu bulunan kişileri hayatta bekleyen riskler var mıdır? Elbette bozuk çalışan yumurtalıklar yüzünden ileride bu hastaları bekleyen riskler mevcuttur. Endometrial hiperplazi dediğimiz rahim içi dokunun küçük kistçiklerden salgılanan kadınlık hormonuna gerektiğinden fazla maruz kalması sonucu aşırı kalınlaşması, bu kalınlık artışının zamanında tedavi edilmediği zaman meydana gelebilecek olan rahim kanseri (Endometrial kanser), Tip 2 şeker hastalığı, gebelikte meydana gelebilecek olan şeker hastalığı, yüksek tansiyon, gebelikte oluşabilecek olan yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, hayatı tehdit edebilecek kadar fazla olan şişmanlık, gebelikteki düşükler sadece sayabileceğimiz birkaçını oluşturmaktadır.

Tedavisi ise gebelik isteğine göre değişir. Eğer başvuran kişi çocuk sahibi olmak istemiyorsa önce adet düzensizliği sorunu çözülür. Bunun için doğum kontrol ilaçları kullanılabilir. Ama kişi şişman ve insülin direnci varsa, en önce zayıflaması ve insülin direncini düzenleyici ilaçlar kullanılabilir. İkinci aşama ise tüylenmenin önüne geçmektir. Tüylenmenin önüne geçmek için de doğum kontrol ilaçları ya da erkeklik hormonları yüksekse, bunları azaltıcı ilaçlar kullanılabilir. Çocuk sahibi olmak isteyen kadınlarda ise, kişinin insülin direncini ayarlamak ve yumurtlamasını sağlamak gerekir. Bunun için de kısırlık tedavisi ile ilgilenen kadın doğum uzmanlarına başvurmak, yapılması gereken en akıllıca yaklaşımdır. Polikistik over hastalığı ya da sendromu olan hastalar gebe kalabilirler. Sıkıntı yaşamaya gerek yoktur. Bu hastalık yumurtalık kanserleri ile de ilgili değildir.

2016 yılının hepimize sağlık, huzur ve mutluluk getirmesini dilerim…

Devamını Oku