Skip to Content

Kategori: Dergi Yazıları

40 yaş sonrası düzensiz kanamalar…

Rahim ağzı kanserinde tarama yöntemleri ve smear varken, acaba rahim kanserini önceden tespit edebilir miyiz? Bunun taraması var mıdır? Maalesef yok… Rahim kanseri öncelikle menopoz sonrası kanamaları olan olgularda küretaj (endometrial biyopsi) yapılarak konulmaktadır. Ne yazık ki, şikayet olmadan tanı koymak sadece kontrollere giden hastalarda yapılan ultrasonografi ile rahim dokusunda kalınlık artışından şüphe edildiğinde yapılan biyopsiler ile mümkündür.

Bir de ilerleyen yaşlarda, özellikle menopoz öncesi yoğun veya düzensiz kanamaları olan grup vardır. Bu hastalara da mutlaka rahimin içinden örnek almak için küretaj önerilmelidir. Yumurtalıklarında kist ya da kitle, rahimlerinde myom olmayan olgularda yapılan bu örneklemelerde karşımıza çıkabilen iki durum vardır. Bunlardan biri polip dediğimiz rahimin içindeki dokudan kaynaklanan et beni gibi parçacıklar, bir diğeri de HİPERPLAZİ’lerdir.

Polipler, çok önemli değildir ancak kanamalarla insan hayatını olumsuz etkilemektedirler. Şikayet devam ederse HİSTEROSKOPİ dediğimiz, rahimin içinin optik aletle görüntülenerek elektrokoter tekniğinin kullanıldığı aletlerle vajinal yoldan çıkarılması gerekebilir. Poliplerin zemininde %1-3 oranında kanser hücrelerine de rastlanılabileceği akılda tutulmalıdır. Dolayısıyla geçmeyen kanamalarda çıkartılmaları gerekir.

Hiperplaziler, rahimin içindeki endometrium dediğimiz dokunun normalden daha fazla olgunlaşarak büyümesi demektir. Aşırı östrojen maruziyetine bağlı olabildiği gibi, kalıtsal olarak aktarılan genlerdeki bozukluğa bağlı da olabilir. Bunların tip ve şekil bozukluklarına göre ayrılırlar. Basit/Kompleks ve Atipisiz/Atipili gibi… ATİPİ olmadığı müddetçe bu olguların tedavisi, yüksek doz progesteron hormonu kullanarak yapılır. 3 ay hormon tedavisi sonrası tekrar kontrol küretaj gerekir. Esas problem atipili olanlardadır. Yeni terminolojide bunlara EIN de denilmektedir. Atipili hiperplazilerin tedavisi, kişinin çocuk isteği yoksa rahimin alınmasıdır. Çünkü bu tanı konulan hastaların rahimleri alındığında nihai patoloji raporunda %35-42 oranında rahim kanseri (endometrium ca) görülmektedir.

Rahimin içindeki anormallikler haricinde, kadınlarda adet kanamalarının yoğunluğuna yol açan bir diğer hastalık da myom dediğimiz, rahimin kas tabakasının ürettiği yumrulardır.

Devamını Oku

Nedir Bu Miyom?

Geçen sayıda vajinal kanamalar ve sebeplerinden bahsettik. Fonksiyonel olmayan ve hormonal düzensizlikler haricinde rahimden kaynaklanan vajinal kanamaların en önemli sebebi rahimden kaynaklanan myom dediğimiz kas kitleleridir. Her 5 kadından birinde görülmekle beraber, otopsi çalışmalarında bu oran %50 kadardır. Yani kadınların yarısında görülmektedir de denebilir. Myomları olan pek çok kadın da bundan haberdar değildir. Nedeni ise herhangi bir şikayete sebep olmayabilirler. Ortaya çıkan sorunlar büyüklük, sayı ve yerleşimleri ile ilgilidir.

Pekala myomun belirtileri neler olabilir? Vajinal kanamanın fazla olması, uzun sürmesi, adet dönemlerinin sıklaşması, adetlerin çok sancılı olması, adet dışı kanamalar ve uzun süreli kanama bozukluklarına bağlı olarak anemi dediğimiz kansızlık görülmesi, kanamayla ilgili belirtilerdir. Bunların yanı sıra karında, kasıkta veya bele vuran ağrılar, disparenü dediğimiz ilişki esnasında görülen ağrılar, sık idrara çıkma, idrar yapmada güçlük, aşağı doğru vuran baskı hissi, kabızlık ve dışkıda incelme diğer belirtilerindendir. Bunlarla birlikte gebe kalamama, tekrarlayan erken gebelik kayıpları, gebelikte erken doğum tehdidi veya erken doğumun da sebeplerinden sayılırlar.

Çok fazla sayıda şikayete sebep olmakla beraber tamamen belirtisiz (asemptomatik) de olabilirler. Bunun sebebi daha çok myomların yerleşim yerleri ile ilgilidir. Yerleşim yerlerine göre; rahimin iç tabakasına doğru büyüyen (submüköz), rahimin kas tabakasının içine doğru büyüyen (intramural) ve rahimin dış tabakasına doğru büyüyen (subseröz) olarak 3 tipte incelenir. Bunlardan farklı olarak rahime ince bir dalla bağlı (pedinküle,saplı), rahimi tutan bağların arasına yerleşmiş (intraligamenter) myomlar ve rahimin ağzından dışarı sarkan (vajene doğan) değişik tipleri de vardır. Her birinin belirtisi farklıdır. Örneğin submüköz myomlar daha çok kanama ve erken gebelik kayıpları ile karşımıza çıkarken, subseröz myomların başvuru şikayeti daha çok bası, ağrı, idrar ve dışkılama şikayetleridir.

Bu kadar çok kadında görülüyorsa ki hemen hemen kadınların yarısı demiştik, bu olguların hepsini tedavi edecek miyiz? Nasıl tedavi edeceğiz? Hastaların herhangi bir şikayeti yoksa, hızlı büyümüyorsa, küçükse ve menopoz dönemi yakınsa, genel olarak takip edilirler. Tedavi ikinci planda kalır. Tabii ki hastaların hayat kalitesini etkileyen şikayetleri varsa boyutuna ve yerine bakmadan tedavi etmek gereklidir.

Tedavide hangi yöntemler kullanılmaktadır? Medikal tedavi dediğimiz ilaçla tedavi ve cerrahi tedavi seçeneklerimiz vardır. Kanamayı azaltmak için progesteron hormonu içeren ilaçlar veya bu hormonu içeren rahim içi araçlar, erkeklik hormonu dediğimiz androjen içeren ilaçlar, geçici menopoza sokulması diye tariflenen aslında yumurtalıkların kısa süreli baskılanması demek olan GnRH analoglarının kullanımı medikal tedavi seçeneklerindendir. Ancak ilaç tedavisi, kullandığınız süre içinde belirtileri baskılayan, bıraktığınız zaman ise aynı belirtilere geri dönüşün kaçınılmaz olduğu bir yöntemdir. Myomları ortadan kaldırmaz. Myomların gerçek tedavisi cerrahi olarak çıkarılmalarıdır. Rahime ihtiyacın olmadığı, üretkenliğin tamamlandığı ya da menopoz döneminde önerilen tedavi rahimin alınmasıdır (histerektomi). Aksi takdirde uygulanacak olan tedavi myom veya myomların çıkartılarak rahimin onarılmasıdır (myomektomi). Çeşitli tekniklerle yapılabilir ancak günümüzde kapalı cerrahi dediğimiz histeroskopik, laparoskopik myomektomi veya laparoskopik histerektomi altın standarttır.

Doç. Dr. Kemal Özerkan

Devamını Oku

Polikistik Over Hastalığı

Değerli okurlar… Bir önceki yazımızda kısaca yumurtalık kistlerinden bahsetmiştik. Yumurtalık tümörlerine geçmeden önce iki önemli hastalığı irdeleyeceğimizi söyledik. Biri Polikistik Over (PCO) Hastalığı, diğeri ise Endometrioma yani çukulata kisti idi. Bu yazımızda kısaca polikistik over hastalığına değineceğiz…

Genelde genç yaşta ortaya çıkan ve yumurtalıkların çalışmasındaki bozukların sebep olduğu bir durumdur. Her ay düzenli olarak büyüyen yumurtalık kistleri, aralarında bir tanesi seçildikten sonra küçülmeye başlar. Seçilen yumurta kisti büyür ve adet döneminin ortasında çatlayarak içindeki olgunlaşan yumurta atılır. İşte PCO hastalığında bu büyüyecek olan tek kist seçilemeyebilir ve bütün küçük kistçikler yumurtalık etrafında bir zincir oluşturacak şekilde sıralanır. Bu küçük kistçiklerden de erkeklik hormonları normalden fazla salgılanmaya başlar. Dolayısıyle bu hastalığı olan kadınlarda, adetlerin seyrek görülmesi ya da uzun süre görülememesi, kıllanmada artış veya sivilcelenme meydana gelebilir. Olayın temelindeki mekanizmanın da kan şekeri düzeyinin ayarlanmasında etkili olan insülin hormonunun bozuk çalışması olarak tanımlayabileceğimiz insülin direnci olduğu söylenmektedir. Yani, bu hastalığı olan kadınlarda obesite denilen kilo fazlalığı da görülebilir. Bu hastaların çoğunluğunda infertilite denilen gebe kalamama problemlerine de sıkça rastlanır.

Bir de PCO Sendromu vardır. Seyrek adet görme, erkeklik hormonlarında artış ve ultrasonografide PCO görünümü olması bu sendromun tanısını koymada 3 klinik yansımadır. Bu 3 bulgunun herhangi 2 tanesinin hastada bulunması PCO Sendromu tanısını koydurur.

Acaba PCO hastalığı ya da sendromu bulunan kişileri hayatta bekleyen riskler var mıdır? Elbette bozuk çalışan yumurtalıklar yüzünden ileride bu hastaları bekleyen riskler mevcuttur. Endometrial hiperplazi dediğimiz rahim içi dokunun küçük kistçiklerden salgılanan kadınlık hormonuna gerektiğinden fazla maruz kalması sonucu aşırı kalınlaşması, bu kalınlık artışının zamanında tedavi edilmediği zaman meydana gelebilecek olan rahim kanseri (Endometrial kanser), Tip 2 şeker hastalığı, gebelikte meydana gelebilecek olan şeker hastalığı, yüksek tansiyon, gebelikte oluşabilecek olan yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, hayatı tehdit edebilecek kadar fazla olan şişmanlık, gebelikteki düşükler sadece sayabileceğimiz birkaçını oluşturmaktadır.

Tedavisi ise gebelik isteğine göre değişir. Eğer başvuran kişi çocuk sahibi olmak istemiyorsa önce adet düzensizliği sorunu çözülür. Bunun için doğum kontrol ilaçları kullanılabilir. Ama kişi şişman ve insülin direnci varsa, en önce zayıflaması ve insülin direncini düzenleyici ilaçlar kullanılabilir. İkinci aşama ise tüylenmenin önüne geçmektir. Tüylenmenin önüne geçmek için de doğum kontrol ilaçları ya da erkeklik hormonları yüksekse, bunları azaltıcı ilaçlar kullanılabilir. Çocuk sahibi olmak isteyen kadınlarda ise, kişinin insülin direncini ayarlamak ve yumurtlamasını sağlamak gerekir. Bunun için de kısırlık tedavisi ile ilgilenen kadın doğum uzmanlarına başvurmak, yapılması gereken en akıllıca yaklaşımdır. Polikistik over hastalığı ya da sendromu olan hastalar gebe kalabilirler. Sıkıntı yaşamaya gerek yoktur. Bu hastalık yumurtalık kanserleri ile de ilgili değildir.

2016 yılının hepimize sağlık, huzur ve mutluluk getirmesini dilerim…

Devamını Oku

Yumurtalık (Over) Kistleri

İşte geldik kadınların en çok sıkıntı yaşadıkları veya yaşadıklarını düşündükleri konuya… Yumurtalık kistleri… Üreme çağının başlangıcından menopoza kadar, hatta menopoz sonrası bile başımızın belası mı bu kistler ya da tamamen doğal bir süreç mi?

Aslında yumurtalıkların sağlıklı çalıştığının en önemli göstergesi yumurtalıklarda görülen kistlerdir. Özellikle üreme çağında olan her kadının her iki yumurtalığında da kistler görülmektedir ki, bunların büyük çoğunluğu fizyolojik yani normaldir. Yumurtalıklar her ay belli sayıda kist üretir. Bu kistlerden bir ya da birkaçı (fonksiyonel kist) diğerlerinden daha hızlı büyüyerek içindeki yumurtayı atmak üzere ön plana çıkar. Yaklaşık 2-3 cm çapına eriştiğinde ise çatlar ve içindeki yumurtanın döllenmek üzere taşıyıcı tüplere geçmesine önayak olur. Bazen bu kistlerin doğal sürecinde bozulmalar olabilir. Kist çatlamayabilir (retansiyone kist), kist içine kanayabilir (hemorajik kist), karın içindeki yapışıklıkların arasında biriken sıvılar kist şeklinde görülebilir (psödokist).

Çatlayan ve içeriği boşalan kistin içi, progesteron hormonu üreten hücrelerin çoğalmasıyla dolar ki, bu kistik oluşuma korpus luteum denilir. Gebelik oluştuğunda bu kistin devamlılığını sağlayan, bebeği oluşturacak olan trofoblastik hücrelerden salgılanan hCG hormonudur. Bu hormon olmazsa, bu kist kadın adet görene kadar kaybolur. Bu olaylar her kadının, her bir adet döneminde karşılaştığı ve tamamen DOĞAL bir süreçtir. Dolayısıyle, HER kadının ‘Benim kistim var…’ demesi çok normaldir. Zaten de olması gerekir…

Önemli olan bu kistlerin bir hastalık belirtisi ya da hastalığın ta kendisinin olmamasıdır. Yani normal ile hastalıklı durumu ayırmak çok önemlidir. Yukarıda anlattıklarımız basit yumurtalık kistleridir. Hiçbir tedavi yöntemi uygulamasak da zaten kendi kendine bunlar kaybolacaklardır. Ya da sessizce ve şikayete yol açmadan oldukları gibi kalacaklardır. Yumurtalık kistlerinde en önemli durum, bunların gerçekten bir hastalığa işaret edip etmediğidir. Diğer bir durum ise bu kistlerin hastalıktan ziyade, iyi huylu mu ya da kötü huylu mu olduklarıdır.

Yumurtalıklar üreme organları olmalarının yanı sıra hormon üreten birer endokrin organdır. Bu sebeple çok çeşitli hücre tiplerinden oluşmaktadırlar. Bu konuyu yumurtalık tümörlerinde tekrar irdeleyeceğiz. İyi ya da kötü huylu tümörlere geçmeden önce, gerçekten bir hastalığın göstergesi ya da oluşumunu sağlayan organlar mıdır yumurtalıklar? Evet…

Evet cevabından sonra hangi hastalıklar sorusu gelecek aklımıza… En önemli iki hastalık vardır yumurtalıklarla ilgili… Basit kist ya da tümör de diyemeyiz… Bunlardan biri POLİKİSTİK OVER HASTALIĞI veya Sendromu (PCOS), diğeri ise tümör kadar, hatta daha belalı bile olabilen olan ENDOMETRİOZİS Hastalığı ile Endometrioma dediğimiz ÇUKULATA KİSTLERİ… Her iki konu da başlı başına irdelenmesi gerekli, hakkında sayfalarca yazılası konular… Sonraki yazılarımızda, Yumurtalık (Over) tümörlerinden önce, kısaca bu iki konuyu ele alacağız…

Yaz tatilinden çıkıp okulların açılmasıyla birlikte, kısa bir mola daha verdirecek olan mübarek Kurban Bayramınızı en içten dileklerimle kutlarım…

Doç. Dr. Kemal Özerkan

Devamını Oku